Yalnızlığın Sebebi Yorgunluk Değil, Şehir Tasarımı Olabilir mi?

İstanbul’da sabah trafiğiyle başlamak ya da Ankara’nın gri sokaklarında saatlerce yürümek… Evet, modern şehirler bize konfor sunuyor gibi görünse de aslında bizi birbirimizden uzaklaştırıyor olabilir. Bugünlerde burnout ve yalnızlık gibi duyguların sadece fazla çalışmaktan ya da yetersiz uykudan kaynaklandığını düşünüyoruz. Ama ya sorun bizde değil de yaşadığımız ortamdaysa? 🤯

Kamusal Alanlar: Ruhsal Dayanağımız

Amerika’da karavan hayatını seçen bir çiftin hikâyesi, bireysel mutluluğun toplumsal bağlarla ne kadar ilişkili olduğunu gözler önüne seriyor. Karavanda yaşamakla birlikte özel alanlarını kaybeden bu çift, kamuya açık alanlara tutunarak yaşamlarını sürdürüyor: Kütüphaneler çalışma alanına, parklar dinlenme alanına, müzeler ise ruhsal beslenme alanına dönüşüyor.

Ancak ne yazık ki bu alanlar gittikçe erişilmez hale geliyor. Kütüphaneler kapalı, parklarda su yok, müzeler ücretli. Bu altyapı sadece şehirleşmeyi değil, aynı zamanda bireysel ruhsal güçlenmeyi de etkiliyor.

Altyapıdan Eksilenler: Sessizlik, Dinlenme, Bağ Kurma

Şehir politikaları üzerine çalışan uzmanlar, geniş yeşil alanların ya da toplu buluşma noktalarının eksik olduğu şehirlerde 'kaygılı kent sendromu' görüldüğünü belirtiyor. Özellikle yeşil alanların yokluğunun, düşük gelirli mahallelerde daha fazla stres ve izole yaşam biçimine neden olduğu ispatlanmış durumda.

Türkiye özelinde de parkların otoyollara, kütüphanelerin alışveriş merkezlerine dönüştürüldüğünü görmek mümkün. Bu durum; insanları bireysellikten uzaklaştıran, kalabalık içinde kendilerini daha yalnız hissetmelerine neden olan bir yapı kuruyor.

Toplumsal Ruh Sağlığına Toplu Çözüm: Yeşil Planlama

Sadece psikolojik değil, kent planlaması da ruh sağlığına doğrudan etki ediyor. İstanbul’da Caddebostan Sahili gibi alanların dolup taşması tesadüf değil. İnsanların doğaya, kalabalıkla mesafeye ve _sessizliğe_ ihtiyacı var. Sessizlik, bugün büyük şehirlerde en lüks şey haline geldi. 🧘

Şimdiye kadar sürdürülen politikalarda ruh sağlığı hep bireyin sorumluluğu gibi gösterildi. Ama artık kabul etmeliyiz ki yaşadığımız çevre bizi biçimlendiriyor. Toplu taşıma ile ulaşılabilen parklar, suya erişim olan açık alanlar ve korunan doğal bölgeler birer lüks değil, temel hak.

Birlik Duygusu Kusurlarımızla Kurulur

Psikologlara göre insanlar kusursuz halimiz değil, hatalarımız sayesinde bize bağ kuruyor. Dolayısıyla mükemmel değil, gerçek ve eksik olmak empati üretir. Tıpkı şehirlerin de steril değil, yaşanabilir olmaları gerektiği gibi.

Ruhsal iyilik hali sadece bireysel terapilerle değil, şehri birlikte şekillendiren sosyal alanlarla sağlanabilir. İstanbul gibi metropollerde bile kamuya ait alanları genişletmek, bu alanlara bakım sağlamak demek, birlikte iyileşmek demektir.

Kapanış 🧩

Şehirlerimizi sadece yollar ve binalar üzerinden değil, insanların nasıl hissettiği üzerinden tasarlamalıyız. Çünkü mutluluk yalnızca bir duygu değil, bir mimari meselesidir.