Kentlerin Kalbinde Kaybolan Bir Sanat: Oyalanmanın Büyüsü
Günlük hayatın koşuşturmasında, bir kafede oturup geleni geçeni izlemek, bir banka çöküp gökyüzünü seyretmek ya da bir parkta düşüncelere dalmak... İşte o “oyalanma” hali, yavaşlamanın ve anda kalmanın en doğal biçimlerinden biriydi. Ne yazık ki artık bu küçük anlara bir türlü zaman ayıramaz olduk. Çünkü yaşadığımız kentler artık buna izin vermiyor. Peki, bu büyü neden kayboldu? 🤔
Neden Artık Oyalanamıyoruz?
Bir zamanlar şehrin kalbindeki parklar, kütüphaneler, geniş kaldırımlar insanların oyalandığı noktalardı. Şimdi ise, her köşede bir kahve zinciri, bank yerine garip tasarımlı "rahatsız edici" yapılar ve oturmaya izin vermeyen yüzeyler görüyoruz. Özellikle son yıllarda karşımıza çıkan “düşmanca tasarım” (hostile architecture) tam da bunun örneği. Düşünün, bir bankta yaslanmak bile bazen mümkün değil!
İşte bu yapılar yalnızca evsiz bireyleri değil, aynı zamanda kısa bir mola vermek isteyen herkesi dışlıyor. Adeta kent bizi hep ayakta, hep hızlı, hep tüketen biri olmaya zorluyor.
Üçüncü Mekânlar ve Toplumsal Temas
Oyalanmak demek, farklı insanlarla rastlantısal karşılaşmalara izin vermek demektir. Modern şehirlerde bu, maalesef giderek zorlaşıyor. Oysa İstanbul’daki Kadıköy çarşısı gibi alanlarda hâlâ "mikro etkileşimlerin senfonisini" duymak mümkün. Tıpkı New York’un Çin Mahallesi’ndeki Columbus Park gibi...
Bu alanlar, hem kişisel alanları hem de kolektif deneyimi birleştiriyor. İnsanlar burada tanımadıklarıyla selamlaşıyor, yan yana oturuyor, sessizce ama birlikte vakit geçiriyorlar. Ünlü düşünür Samuel Delany “Network kurmak tanıdıklarla olur; temas etmenin ise rastgeleliği vardır” der. İşte bu temas, kent hayatında kaybettiğimiz sosyal bağlılık için çok kıymetli.
Oyalandığın Anlar Direniştir
Bazı şehirlerde bir bankta oturmak, bir çocuk parkında gölgeye sığınmak bile neredeyse bir eylem hâline geldi. Çünkü kent alanları, daha az insanın "duran" değil, "harcayan" bireyler olmasını istiyor. Böylece bireyin alanına değil, sermayenin alanına dönüşüyorlar.
Oysa oyalanmak; yaratıcı düşüncenin, duygusal iyileşmenin, toplumsal farkındalığın filizlendiği alanlardır. Ve evet, belki yine de gideceğimiz yere geç kalırız ama ruhumuza iyi gelir 🎈
Unutma
Bir banka oturmak, kahveni karton bardaktan değil, porselen bir kupadan içmek, dakikalarca gökyüzüne bakmak... Bunlar vakit kaybı değil; yaşamanın ta kendisi.
Sen de bugün biraz yavaşla. Çünkü hayat, bazen sadece oyalandığımızda ortaya çıkıyor..